31 Mart 2008 Pazartesi














24 Mart 2008 Pazartesi

Trabzon Lisesi’nin Çanakkale Oratoryosu

M.NİHAT MALKOÇ

Karadeniz Bölgesinin en köklü eğitim öğretim kurumlarının başında gelir Trabzon Lisesi…1887 senesinde eğitime açılan bu güzide eğitim kurumu 121. şeref yılını idrak ediyor. Bu okul bugüne kadar nice büyük insan yetiştirip Türkiye’nin hizmetine sundu. Bunları sıralamak için sayfalarımız kâfi gelmez. Nice devlet adamının, şairin, yazarın ve sanatçının diplomasında Trabzon Lisesi ibaresi yazar. Trabzon Lisesi eğitimde köklü bir markadır zira…

Trabzon’umuzun gözbebeği olan Trabzon Lisesi 1914–1915 yıllarında bütün öğrencilerini Çanakkale Savaşı’na göndermiş, henüz bıyığı bile terlemeyen bu civanların hepsi de burada şehit olmuştur. Bu okulun arşiv kayıtlarına baktığımızda üç yıl boyunca mezun vermediğini görürüz. Bunun içindir ki Çanakkale Savaşları, Trabzon Lisesi için apayrı bir anlam ve ehemmiyet ifade eder. Bu savaşta gencecik çocuklarımız canlarını vatana hibe etmişlerdir. Böyle âlicenap nesiller yetiştirebilirsek kendimizi bahtiyar hissedeceğiz.

İl merkezlerinde belirli gün ve haftalar okullara bölüştürülür. Her okul imkânları ölçüsünce bir etkinlik gerçekleştirir. Bu yıl 18 Mart Çanakkale Zaferi anma programı vazifesi Trabzon Lisesi’ne verilmişti. Bu, Trabzon Lisesi’nin tarihiyle alakalı bir vazifeydi aynı zamanda. Bu okulda okurken Çanakkale’ye gidip düşmanla göğüs göğse savaşan genç fidanlarımızın mezun olamadığı okulun hâlâ dimdik ayakta olduğunu, Çanakkale’yi ve Çanakkale misyonunu unutmadıklarını göstermek için bu görev onlara daha layıktı.

Kültür, sanat, edebiyat ve spor faaliyetlerinde adından sıkça söz ettiren Trabzon Lisesi, Çanakkale ile ilgili ses getirecek bir program yapacak olmanın heyecanı içerisinde çalışmalara hızla başladı. Eylül ayında planlamalar yapıldı. Bir oratoryo hazırlanacaktı. Bu oratoryo Çanakkale Savaşları’nı yansıtacaktı izleyicilere. Bununla ilgili olarak İbrahim Kavzoğlu ve Meral Hacısalihoğlu görevlendirildi. Çalışmada görev alacak öğrenciler seçildi. Çalışmanın daha profesyonel olması için Trabzon Devlet Tiyatrosu oyuncusu Birkan Görgün yönetmen olarak görev aldı. Trabzon Lisesi öğrencileri Çanakkale programında görev almak için adeta birbirleriyle yarıştılar. Bu durum, oyunu hazırlayanlar için büyük kolaylıklar getirdi. Zira her işte gönüllülük esastır. Görev alanlar gönüllü olunca başarı kendiliğinden geliyor zaten.

Altı aylık zorlu çalışmalardan sonra Çanakkale oratoryosu çıktı ortaya. Oratoryo 18 Mart 2008 Salı günü Trabzon Devlet Tiyatrosu Haluk Ongan Sahnesi’nde protokol mensuplarına gösterildi. Protokolden bir gün evvel de velilere, öğretmenlere ve öğrencilere seyrettirildi. Büyük zahmetlerle ve özverilerle hazırlanan oratoryo, dev bir oyuncu kadrosu tarafından gerçekleştirildi. 45 kişilik bir öğrenci grubu Çanakkale içerikli şiirlerle, dramalarla, diyalog ve monologlarla Çanakkale Savaşlarını canlandırmaya, yaşamaya ve yaşatmaya çalıştı. Öğrenciler rollerini çok iyi oynadılar, zira hepsi çok arzuluydu. Çalışmalar süresince çok şey öğrendiler; adeta Çanakkale’yi yaşadılar ve bu çile kazanında piştiler.

Çanakkale ile ilgili oratoryo çalışmasında saz da vardı, söz de… Görsel şölen diyebileceğimiz gösteride sade bir dekor kullanıldı. Öğrenciler, tarihî gerçekler ve giysiler dikkate alınarak giydirildi. Mehmet Zahit Gün adlı bir öğrenci Çanakkale Savaşları’nın tarihçesini anlattı. Bu işi fevkalade bir başarıyla ustaca gerçekleştirdi. Onun konuşmaları arasında da şiirler okundu, ağıtlar yakıldı, canlandırmalar yapıldı. Her şey güzel oldu da kanaatimce Çanakkale’nin manevî boyutu biraz ihmal edildi. Zira Çanakkale Türk’ün güçlü maneviyatının maddî üstünlüklere galebesidir. Çanakkale Savaşları maneviyatın gölgesinde cereyan etmiştir. Mesela bu canlandırmada bir kez bile ezan okunmadı, ölen askerler Allah nidalarıyla, kelime-i şahadetlerle düşmana hücum ettirilmedi. Çanakkale denince ilk akla gelen şiir olan Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirinden bir dize bile okunmadı. Bence bunlar gözden kaçanlardı. Onlar da kullanılsaydı manevî kuruluğun önüne geçilirdi.

Bunların dışında söz konusu program fevkalade canlı ve başarılıydı। Çalışmada, başta İbrahim Kavzoğlu olmak üzere tüm emeği geçenlere tek tek teşekkür ediyorum, kutluyorum.

Felsefe Olimpiyatları ve Trabzon Lisesi’nin Başarısı

Fotoğrafta Tayfun Emek İpek Görülüyor…

M.NİHAT MALKOÇ

Son yıllarda okullarımız sadece üniversitelere öğrenci hazırlayan kurumlar haline dönüştürüldü. Oysa okul, kişiyi sadece üniversiteye değil, bunun yanında hayata da hazırlar. Günümüzde eğitimde amaç, sadece üniversite kazanmak olunca okulların misyonu ve vizyonu da değişmeye başladı. Büyük bir yarış var öğrenciler arasında. Kim daha çok test çözecek, kim daha çok puan alacak ve arzuladığı üniversiteye girecek. Ailelerin çocuklarından beklediği sadece test başarısı… En çok net bırakan öğrenci en iyi öğrenci olarak kabul ediliyor. Çocuklarımız sadece sınava endeksli başarı ölçeğiyle değerlendiriliyor. Yeni eğitim sistemi öğrencileri yarış atına döndürdü. Öğrenciler dershaneyle okul arasında sıkışıp kalmışlar. Sırf bu yüzden sosyal ve kültürel faaliyetlere iştirak etmek istemiyorlar. Bu etkinlikleri zaman kaybı olarak görüyorlar. Bu sakat anlayış çocukları hayattan soğutuyor.

Oysa okulların görevi öğrencilerini sadece üniversiteye hazırlamak değil, her yönüyle hayata hazırlamaktır. Herkes üniversite okuyamaz, böyle bir şart da yoktur. Hayatta başka alanlarda yetişmiş elemanlara da ihtiyaç vardır. Çocukları ille de üniversiteyi kazanacaksın diyerek sıkboğaz etmek onların psikolojilerini bozar. Okullarda derslerle birlikte çocukların sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımını teşvik ederek onların çok yönlü kişiler olmalarını sağlayabiliriz. Bu onların düşünme ve iş başarma yeteneklerini de geliştirir. Başarısız çocuk yoktur, yönlendirilememiş, motive edilememiş çocuk vardır. Çocuklara rehberlik etmeliyiz.

Geçenlerde ülke genelinde Türkiye Felsefe Kurumu´na bağlı “Çocuklar İçin Felsefe” birimi tarafından 12. Felsefe Olimpiyatları düzenlendi. Türkiye genelinde yapılan yarışmalara 501 öğrenci katıldı. Yarışmalar 10 merkezde gerçekleştirildi. Olimpiyatta öğrencilere, Aristo’nun “Adalet devletin orta direğidir, çünkü siyasal topluluğun temeli haktır ve hak neyin adaletli olduğuna karar vermenin ayracıdır” sözü, M. Heidegger’in, “Geleneklerin örtüsünün açılması ve gelenekle aktarılanın açığa çıkarılışı, bu çağın insanı için özel bir görevdir.” sözü, Taylan Altuğ’un “Söylenmemiş olanı söylemek için, dilde önceden söylenmiş olanı işitmek gerek” sözü verildi. Bunlardan birini seçerek deneme yazmaları istendi. Öğrenciler bu konulardan birini seçip duygu ve düşüncelerini yazıya döktüler.

Trabzon ilinden sadece Yunus Emre Lisesi ve Trabzon Lisesi bu yarışmaya katıldı. Trabzon Lisesi Müdürü Ömer Eyüboğlu, öğrencinin yarışmaya katılması için her türlü imkânı sağladı. Neticede emekler boşa gitmedi, Tayfun Emek İpek, yarışmada Türkiye on ikincisi olarak Trabzon’a, bu alanda bugüne kadar elde edilemeyen bir derece kazandırdı. Bu yarışmaya Türkiye genelindeki pek çok kolej ve yabancı menşeli okul da katıldı. TEV İnanç Türkeş Lisesi öğrencisi Nur Banu Özkut’un birinci olduğu yarışmada, Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencisi Mehveş Unğan ikinci, Özel Amerikan Robert Lisesi öğrencisi Ezgi Bereketli üçüncü oldu. Trabzon Lisesi öğrencisi Tayfun Emek İpek’in 501 öğrenci arasından sıyrılıp Türkiye on ikincisi olması sadece Trabzon Lisesi’ni değil, tüm il eğitim camiasını sevindirdi.

Türkiye genelinde elde edilen başarılar okullar için çok önemlidir. Felsefe olimpiyatlarında ilk elliye giren öğrenciler dereceye girmiş sayılıyor. Bu dikkate alındığında öğrencimizin Türkiye on ikincisi olması her türlü takdire şayandır. Çünkü öğrencimiz bu başarısıyla bu yarışmaya katılan Özel İtalyan Lisesi’ni, Özel Üsküdar Amerikan Lisesi’ni, Özel St. Benoit Fransız Lisesi’ni, Özel Koç Lisesi’ni, İzmir Fen Lisesi’ni geride bırakmıştır.

Felsefe Olimpiyatlarına Samsun bölgesinde katılan Trabzon Lisesi üçüncü sınıf öğrencisi Tayfun Emek İpek, yarışmada Aristo’nun “Adalet devletin orta direğidir, çünkü siyasal topluluğun temeli haktır ve hak neyin adaletli olduğuna karar vermenin ayracıdır” sözüyle ilgili üç buçuk sayfalık bir deneme yazdı। Sadece öğrencimizi değil, onu bu olimpiyatlara hazırlayan Trabzon Lisesi Felsefe öğretmeni Okan Okutan Bey’i de kutlamak lazım. Böyle gurur verici başarıların şehrimize tekrar kazandırılması temennisiyle Trabzon Lisesi öğrencisi Tayfun Emek İpek’i kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

1 Mart 2008 Cumartesi

Öğretmenimiz M.Nihat MALKOÇ Kerbela Konulu Şiir Yarışmasında Türkiye Üçüncüsü Oldu...

ÖĞRETMENİMİZ M.NİHAT MALKOÇ AŞURA KIYAMI(KÜLTÜRÜ) VE KERBELA HADİSESİ KONULU ŞİİR YARIŞMASINDA TÜRKİYE ÜÇÜNCÜSÜ OLDU

Tarihî süreç içerisinde nice hadiseler yaşanmıştır. Bunların bir kısmını hatırlayınca göğsümüz kabarır. Zaferler bu sınıftan hatıralardır. Bunun dışında bizi hüzünlere boğan, içimizi acıtan, hiç hatırlamak istemediğimiz olaylar da vardır. Bunlardan da ders alırız. Kerbela olayı bunların başında gelmektedir. Tarihe Kerbela Savaşı olarak geçen bu elim hadise 10 Ekim 680(10 Muharrem 61) tarihinde yaşanmıştır. Bugünkü Irak sınırları içerisinde kalan Kerbela şehrinde vuku bulan bu vahim olayda İslam Peygamberi Hz. Muhammed(SAV)’in sevgili torunu Hz. Hüseyin hunharca öldürülmüş, şehitlik mertebesine yükselmiştir. Bunun yanında pek çok Müslüman bir hiç uğruna feci şekilde katledilmiştir. Onlar şehitlik mertebesine yükselmişlerdir. Hz. Ali’nin oğlu olan Hz. Hüseyin’e bağlı küçük bir askeri grupla Emevi Halifesi 1. Yezid’e bağlı ordu arasında gerçekleşen savaşta tarifi imkânsız acılar yaşanmıştır. Her yıl bu vahim hadisenin yıldönümünde Kerbela şehitleri değişik faaliyetlerle anılır. Kerbela’daki acılar zihinlerde tekrar yaşanır.
Kerbela şehitleri ülke genelinde rahmet ve minnetle anıldı. Her kesimden insanlar bu etkinliklerde görev aldı. Geçmişin acıları bir kez daha hatırlandı. Bu yıl da Türkiye genelinde Kerbela hadisesiyle ilgili pek çok etkinlik gerçekleştirildi. Bunlardan birisi de Aşura Kıyamı(Kültürü) ve Kerbela Hadisesi konulu şiir ve nesir yarışmasıydı. Geçmişi unutmamak ve yaşananlardan ibret almak maksadıyla düzenlenen “Kerbela ve Hz. Hüseyin” konulu şiir yarışmasında okulumuz Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden M. Nihat MALKOÇ “Hüseynî Hüzünler” adlı şiiriyle Türkiye üçüncüsü oldu. Öğretmenimiz M. Nihat MALKOÇ’u bu başarısından dolayı kutluyor, ülke genelindeki başarılarının devamını diliyoruz. Kerbela konulu şiir yarışmasında Türkiye üçüncüsü olan “Hüseynî Hüzünler” adlı şiirini ilginize sunuyoruz:

HÜSEYNÎ HÜZÜNLER

-Kerbela’nın Yiğitlerine Rahmetle-

Güneşin gözyaşıyla sular kana boyandı
Hüseynî hüzünlerle yürek dâra dayandı

Dağıttı fırtınalar, soldu bahçemde güller
Kesildi ses tellerim sustu, lâl oldu diller

Ruh ayrıldı bedenden göklere kanatlandı
Köz düştü can evine, yandı yürekler yandı

Bebeler Kerbela’da hem aç kaldı, hem susuz
Bir avuç kahramanla direndiler uykusuz

Civanların al kanı dökülünce toprağa
Kanla destan yazıldı asık suratlı çağa

Temiz bedenlerinde onca mızrak yarası
Kuru çölü inletti mazlumların nârâsı

Yiğitlerin ardından bulut ağlar, gök ağlar
Kerbela’da acılar yüreğimizi dağlar

Kılıç şakırtısıyla kesilince soluklar
Ruhlar kuş olup uçtu aydınlandı doruklar

Asrın mücahitleri kan yaş döktü çöllere
Ölüm sessizliğinde hüzün çöktü çöllere

Mübarek tenlerine değdi saba yelleri
Komşu oldu Resul’e ehl-i beytin gülleri

Kerbela denilince kanlı yaşlar dökeriz
Nurdan abidelerin hasretini çekeriz

Hoyrat eller kopardı bedenden canımızı
Düşümüze mihman ol gider hicranımızı

Kerbela çöllerinde dünden kalan hüzün var
Ey Resul’ün göz nuru aydan arı yüzün var!...

Seni candan anmayan yürekler viranedir
Sevdana meftun kalbim, şu gönlüm divanedir

Yâdıma düşse gölgen yüreğim giryan olur
Durmaz gözümün yaşı, akar akar kan olur

M।NİHAT MALKOÇ

M.Nihat MALKOÇ Şiir Yarışmasında Birinci Oldu...

ÖĞRETMENİMİZ M.NİHAT MALKOÇ AKÇAABAT KONULU ŞİİR YARIŞMASINDA BİRİNCİ OLDU

Akçaabat Belediyesi 2002 yılından beri şehrin kurtuluşu arifesinde ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine yönelik, bunun yanında serbest katılıma açık serbest kategoride “Akçaabat” konulu şiir ve kompozisyon yarışmaları düzenliyor. Bu yarışmaların ilk yıllardaki teması “Bir Sevdadır Akçaabat” idi. Daha sonraki yıllardaki şiir ve kompozisyonlar “2018 Yılında Nasıl Bir Akçaabat?” teması üzerine yazılmaya başlandı. Yedi yıllık süre içerisinde Akçaabat’a dair onlarca yazı ve şiir birikti. Akçaabat Belediyesi bu süre içerisinde biriken şiirlerden bir kısmını “Bir Sevdadır Akçaabat” adlı kitapta bir araya getirdi.
Bu yıl da Akçaabat’ın kurtuluş tarihi öncesinde “2018 Yılında Nasıl Bir Akçaabat?” temalı şiir ve kompozisyon yarışması düzenlendi. Çok sayıda öğrencinin ve serbest katılımcının iştirak ettiği yarışmada değişik kategorilerde ödüller verildi. Akçaabat, yine şairlerin diline dolandı. Birbirinden güzel şiir ve kompozisyonlar kaleme alındı.
Akçaabat’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen şiir yarışmasında serbest katılımcılar kategorisinde okulumuz Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenlerinden M. Nihat MALKOÇ birinci oldu. Aynı konulu yarışmanın kompozisyon dalında da M. Nihat MALKOÇ mansiyon ödülü kazandı. Okulumuz öğretmenlerinden olan M. Nihat MALKOÇ, 225 YTL olan maddî ödülünü ve başarı belgesini Akçaabat’ın kurtuluşunun 90. yıldönümü törenlerinde aldı. Öğretmenimizi bu başarısından dolayı kutluyor, birincilik ödülü kazanan “Deniz Kızına Gazel” adlı şiirini dikkatinize sunmak istiyoruz:

DENİZ KIZINA GAZEL

“Gönlü düşürdü yere billâh sakar bu şehir
Yaralı yüreğime çivi çakar bu şehir

Hüzün süvarileri dayanınca yüreğe
Hayal denizlerinden ruha akar bu şehir…

Pulathane içinde saklar vaktin hüznünü
Dünden alıp ilhamı güne bakar bu şehir

Dualar gözyaşıyla göklere yükselirken
Hasreti alev ateş, yakar yakar bu şehir

Maviliğin koynunda kuşanır yalnızlığı
Başına yasemenler, güller takar bu şehir

Tutuşur mendirekte sulara düşen ateş
Ölümsüz anıları başa kakar bu şehir

Yankılanır sinede ayrılığın ağıdı
Yürekte bırakmadı gurur, vakar bu şehir

Şakaklarımda aklar hüzün taşır yarına
Aynadaki gölgeme kurşun sıkar bu şehir

Sargana’da ân durur, katmerleşir acılar
Yüreğimin bendini yakar yıkar bu şehir

Muhabbet çınarının dökülür yaprakları
Sevgilinin nazından bir gün bıkar bu şehir

Silahların gölgesi düşünce umutlara
Zakkumun inadına sümbül kokar bu şehir

Zamandan düşülünce acıların darası
Düşmanı yılan gibi bir gün sokar bu şehir

Gelinliğini giymiş, vuslata kanatlanmış
Yüce dağ başlarında bembeyaz kar bu şehir

Kalbimizin azığı, has bahçemizin gülü
Hicran ateşlerinde gönlüme yâr bu şehir

Akçayla olur abat gülümser Akçaabat
Selamet sahiline elbet çıkar bu şehir…”